1 Nisan 2014 Salı

Cumhuriyetin dev projesi : Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası




1937'de Atatürk tarafından açılan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası Venezuella'daki "Atatürk Modeli Fabrika'ya" esin kaynağı olmuştur.
Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, Atatürk'ün kafasındaki "Sosyal Fabrika Projesi'nin" ilk uygulaması olması  bakımından çok önemlidir.
Atatürk'ün kafasındaki fabrika, sadece   üretim yapılan bir mekan değil, aynı zamanda "ar-ge" çalışmalarının yapıldığı bir labratuvar, eğitim verilen bir okul, her türlü sanat ve spor imkanlarına sahip bir kültür kompleksi, kısacası adeta dört  dörtlük bir "yaşam alanı", bir kampüstür. Atatürk, işçilerin yüksek standartlarda, her türlü imkandan yararlandıkları bu "sosyal   fabrikaları" Anadolu'nun her yanına yapmayı planlıyordu. Ama bu  projesini yaygınlaştırmaya ömrü yetmeyecekti.




Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, genç Cumhuriyetin 1. Beş Yıllık
Kalkınma Planı'nın ilk önemli eseridir. Sümerbank'ın kurduğu ilk Türk
basma fabrikasıdır. Devlet eliyle kurulan ilk basma fabrikasıdır.
Fabrika, Türk-Sovyet ortak yapımıdır. Makineler ve teçhizatların
çoğu Sovyetler Birliği'nden narenciye karşılığında alınmıştır. Fabrika
kuruluşundaki işçi açığını kapatmak için 120 Sovyet montör ve
mühendisi istihdam etmiştir.
Fabrikanın temelleri 25 Ağustos 1935'te atılmış, yapımı 18 ayda
tamamlanmış ve 9 Ekim 1937'de açılmıştır. Bina ve makineler dahil, 8
milyon liraya mal olmuştur.
Fabrikanın, 28 bin iğ ve 800 otomatik tezgah ile çalışmaya
başlaması ve 2.400.000 kilo iplik işlemesi planlanmıştır. Bununla 20
milyon metre basma imal edilecektir.Fabrika 15 bin ton kömür
yakacaktır.Fabrika her gün en fazla 2400 işçi çalıştıracak ve ücret
olarak senede 1 milyon lira ödeyecektir.Fabrika, beş kısımdan
oluşmuştur: Dokuma bölümü, Basma bölümü, Desen bölümü, Gravür bölümü
ve Baskı kısmı...Basma, Desen, Gravür  bölümünden geçen kumaşlar,
Dokuma bölümünde, yarısı elektronik olmak üzere 768 tezgahta
dokunacaktır. Günlük dokuma, 62.000 ile 64.000 metre arasındadır.
Baskı bölümünde ise 4 baskı makinesi vardır. Burada farklı renk ve
desenlerde günlük ortalama 85.000 metre basma yapılacaktır.Nazilli
Sümerbank Basma Fabrikası, sosyalist ülkeler de dahil, dünyada
görülmemiş bir "sosyal" niteliğe sahiptir. Evet, fabrika kurulurken
Sovyet modeli esas
 alınmıştır, ama genç cumhuriyetin genç mühendisleri Türk devrimine
has, çok özgün bir eser ortaya çıkarmayı başarmışlardır. Nazilli
Sümerbank Basma Fabrikası, 1930'ların dünyasında bir benzerine daha
rastlanmayacak kadar özgün bir "sosyo-kültürel" ekonomi projesidir.


 İşte Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası'nın şaşırtan özellikleri:


1.   Fabrika, balolar, danslar ve partiler düzenlemiştir: 1930'ların
ortalarına kadar kadınlı erkekli hiçbir toplantıya katılmamış halk, fabrikanın organize ettiği balolar, danslar ve partilerle sosyalleşmiş, özellikle kadın ön plana çıkmaya başlamıştır.

2.   Fabrikada sinema salonu vardır: 1937 yılında 12 bin kişinin yaşadığı bir kentte, bu fabrika bünyesinde 700 kişilik bir sinema salonu açılmıştır. İki defa memurlara, iki defa işçilere ve iki defa da ustalara olmak üzere haftada toplam altı defa film gösterilmiştir

3.   Fabrika Halkevi kurmuştur: Fabrika "Sümer Halkevi" adıyla bir
halkevi kurarak halkı her konuda bilinçlendirmeye çalışmıştır. Bir
fabrika bünyesinde açılan ilk ve tek halkevi Sümer
Halkevi'dir.Halkevinin şubelerinde çalışanların büyük çoğunluğu
fabrika işçisidir. Halkevinin, hazırladığı oyunları sergilemesi için
fabrika içinde bir sahnesi vardır. Sümer Halkevi biçki-dikiş
kurslarında her yıl birçok genç kız meslek sahibi olmuştur. Halkevi
civar köylere geziler düzenlemiş, köylülerin sorunlarıyla ilgilenmiş,
köylere ilaç ve sağlık elemanı göndererek hastaların tedavisini
sağlamıştır.

4.   Fabrikanın korosu vardır: Fabrika çalışanları arasında bir müzik
grubu oluşturulmuştur. Klasik müzik seslendiren grup Nazilli, Aydın ve
Denizli'de konserler vererek "çok sesli" müziğin Anadolu'da
tanınmasını sağlamıştır. Fabrikada yemek aralarında dünya
klasiklerinden eserler okuyan bu koro (grup), işçilerin Beethoven'la
dinlenme zevkine ulaşmalarını sağlamıştır. Fabrikada, çalmayı bilen
işçilerin kullanımlarına açık bir de piyano vardır.

5.   Fabrikanın hamamı vardır: Fabrika bünyesinde kurulan bir hamam,
hem işçilere hem de Nazilli halkına hizmet vermiştir.

6.   Fabrikanın Ressamları vardır: Fabrika bünyesindeki desinatörler
belli zamanlarda fabrika dışına çıkarak Nazilli ve çevresinin güzel
resimlerini yapmışlardır. Fabrika ressamlarının yaptığı bu tablolar
açık arttırmalarda satılmıştır. Resim heykel sergileri de düzenleyen
fabrika Nazilli'de güzel sanatların gelişmesini sağlamıştır.

7.   Fabrikanın spor kulübü vardır: Fabrikanın bünyesinde kurulan
lacivert-beyaz renkli Sümer Spor, futbol, basketbol, atletizm,
voleybol, bisiklet, güreş, yüzme, boks branşlarında faaliyet
göstermiştir. Fabrika bünyesindeki Sümer Spor futbol Sahası
Türkiye'nin ilk "alttan ısıtmalı" futbol sahalarından biridir. Ayrıca
yine fabrika bünyesinde, basketbol, voleybol sahaları, güreş
minderleri, boks ringi, tenis kortu ve paten pisti vardır. Nazilli'de
toplumsal kaynaşmayı güçlendiren "paten eğlenceleri" ve" bisiklet
yarışları" Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası'nın mirasıdır.

8.   Fabrika halka bedava basma dağıtmıştır: Bir sosyal fabrika olarak
tasarlanan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, altı ayda bir halka
"ıskarta basma" dağıtmıştır.

9.   Fabrikada işçi hakları üst düzeydedir: Çok sayıda işçiyi
barındıran fabrika işçi haklarına da çok önem ermiştir. İşçi ve Memur
Biriktirme Sandıkları, İşçi Ölüm ve Hastalık Yardım Sandıkları
oluşturulmuş, fabrika içinde işçi sağlığını koruyacak 40 yataklı bir
hastane, bir eczane bir de labratuvar kurulmuştur.


Nazilli'nin kabusu haline gelen sıtma hastalığı fabrikanın sağlık
ekibi tarafından  kurutulmuştur.

İşçilere mesleki eğitim verilen fabrikada ayrıca işçiler için beş
sınıflı bir okuma-yazma kursu, daha doğrusu bir küçük okul
vardır.Sümer İlköğretim Okulu adlı bu işçi okulunun 980 öğrenciye
sahiptir.

Ayrıca bir işçi radyosu ve işçi çocukları için 26 yatak ve 40 mevcutlu
bir kreş kurulmuştur.

İşçiler ve memurlar, fabrikanın hemen önünde özel olarak inşa edilen
264 dairelik ve 1000 kişilik lojmanlarda çok uygun bir ücretle
kalırken, bekar işçiler için 350 kişilik bir "Bekar İşçi Pavyonu"
vardır.Lojmanda kalamayan işçi ve memurları şehirden fabrikaya taşımak
için düzenli seferler yapan GIDI GIDI adı verilen mini bir tren
kullanılmıştır.

Fabrika işçilerinin yiyecek ve giyeceklerini temin etmek için fabrika
bünyesinde bir kooperatif vardır. Fabrikanın, işçilere hizmet veren
güzel ve temiz bir fırını, işçi yemekhanesi, memur kantini ve bir de
hamamı vardır.

10. Fabrikanın AR-GE bölümü vardır: Daha fabrika açılmadan fabrikada
kullanılacak kaliteli pamukların çevrede yetiştirilmesi için 200 adet
modern tohum ekme makinesi satın alınmıştır. Yine pamuk işinde
kullanılmak üzere birçok modern tarım aleti ve makinesi bölgeye
getirilerek çiftçilere dağıtılmış ve bunları nasıl kullanacakları
öğretilmiştir. Fabrika içinde mekanik odası, fizik labratuvarı, tarım
labratuvarı gibi ar-ge bölümlerinde, fabrikada yapılacak üretimin
kalitesini arttırmak için çalışmalar yapılmıştır.

11. Fabrikanın atölyesi vardır: Fabrikanın büyük bir atölyesi vardır.
Bu atölyenin demirhanesi, marangozhanesi, dökümhanesi, kaynak ve
teneke işleri yapan bir kısmı vardı. Diğer fabrikaların ahşap parça
ihtiyacı olan makine vurucu kolları burada yapılırdı.

12. Fabrikanın elektrik ve su santralleri vardır: Fabrika, bir dönem
hem kendi elektrik ihtiyacını hem de Nazilli kentinin elektrik
ihtiyacını kendi bünyesindeki bir elektrik santraliyle
sağlamıştır.Dört kazan ve üç türbinli olan bu santral, 2500 kw
gücündedir. Fabrikanın su ihtiyacını karşılamak için bir de su
santrali vardır.


İşte Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası...

İşte Atatürk'ün "Sosyal   Fabrika Projesi"nin ilk uygulaması...

İşte genç  Cumhuriyetin, halkına, insanına, işçisine bakışı...

1950'lerden sonra sürekli kan kaybeden Nazilli Sümerbank Basma
Fabrikası, son darbeyi 14 Kasım 2002'de yemiştir.

Cumhuriyetin dev projelerinden Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası,
Özelleştirme İdaresi'nce bedelsiz olarak Adnan Menderes
Üniversitesi'ne devredilmiştir . Fabrika çalışanları da "gözyaşları"
içinde Bursa'ya nakledilmiştir.

Kapısına kilit vurulan fabrikanın, üniversitenin kullanımı dışındaki
büyük bir bölümü, içindeki tarihi dokuma makineleri, araç ve
gereçleriyle çürümeye terk edilmiştir.  Dünyanın başka bir yerinde
olsa en kötüsü "müze" olarak kullanılacak ve milyonlarca turist
çekecek bu dev eser, Cumhuriyetin bu dev projesi, bugün Nazilli'de
hayvan ahırından bile kötü bir durumda kaderine terk edilmiştir.


BANU AVAR'I ŞAŞIRTAN GERÇEK

Şimdi Banu Avar'a kulak verelim:
"Şehri göreceğimiz tepeye doğru tırmanırken, Kemal Atatürk tabelasını
görünce çok şaşırdım ki, tepeye geldik.

 Genç kız rehber heyecanla 'şu fabrikayı görüyor musun? yanında nikah
salonu, şu sağlık ocağı, şu okul onun arkasındaki de bizim ev.'

 'Eeee, dememe kalmadı'
Rehber "Biz buna  'ATATÜRK modeli' diyoruz." diye yapıştırdı.

Venezuella'da bu gördükleri ve duydukları üzerine duygulanan Banu   Avar:

 "Venezuella tepesinde tüylerim diken diken, gururum tavan
yapmıştı..." diyerek anlatmıştır heyecanını...



BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU’NUN İZLENİMLERİ

7 Ekim 1953’te Nazilli’ye gelen şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nazilli’deki değişimi şöyle gözlemlemiştir:
 “…Altı saat içinde altı lunapark geçtik… Bir de ne görelim şehir baştan aşağı neon ışıkları içinde. Nazilli dediğin nedir ki, Anadolu’da küçük bir kaza değil mi? Gecenin on ikisinde ışık, elektrik ışığı içinde yüzen bir Anadolu kasabasını görmek insanı nasıl sevindirmez… Nazilli’nin iki yakasını bir araya getiren bir ışık fermuarı taa Basma Fabrikası’na kadar uzanmış. Sarı yerine hafif yeşilimtırak bir ışık. Bu ışığın altında yürüdük. Gayet nazik bir memur, belediye memuru mu polis mi pek anlayamadım, küçük bir çocuğa seslendi; ‘Bu misafiri Gıdı Gıdı’ya kadar götür…’ dedi. Evvele bir mahalle, bir semt adı sandım. Sonra bir şoför, bir arabacı olabilir dedim. Gıdı Gıdı dedikleri bir küçük, bir maskara dekovil tren imiş. Belli saatlerde işçileri fabrikaya taşırmış… Bir kedim olsa ismini muhakkak Gıdı Gıdı koyardım… Birkaç adım ötede aynı ışıklarla donanmış birkaç otel sıralanmış. Burası kaza değil vilayet merkezi diyorum. Burasını bu hale fabrika soktu diyorlar.
Dükkân önünde bir otobüs duruyor, içinden birçok işçi çıkıyor çoğu kadın. Birkaç erkek var. Fabrika’dan dönüyorlarmış. Gece Postası. Pek yorgun görünmüyorlar, ama kına gecesinden de dönmedikleri belli. Telaşsız adımlarla sokaklara dalıyorlar. Çoğu siyah gömlek üstüne beyaz bir başörtüsü sallandırmış. Geniş yollar, ışıklı yollar, ışıklı oteller, gece yarısı açık dükkânlar, dizi dizi okaliptüs ağaçları.
Kışın kapıya dayandığı bu günlerde Pazar yerindeki sebze çeşidi insanı şaşırtıyor… Eski evlerin dışarıdan çok kalender göründüğüne bakmayın içleri cennet gibi. Derli toplu tertemiz. Nazilli’de bisiklet bolluğu göze çarpıyor. Motosikletler ve takma motorlu bisikletler de var. Bisikletlerin çoğu Basma Fabrikası’nda çalışan işçilerin olmalı. Fabrikanın bir bisiklet garajı var. Yol dümdüz olduğu için işçiler bisikleti benimsemişler.
Fabrikanın Nazilli’ye bağışladığı nimetlerden birisi de bu olmalı. Ne yalan söyleyeyim, sinemada görsem reklamdır derdim. Bana Anadolu’da bir kaza merkezinde işine bisikletle giden beş yüz işçi gördüm deseler kolay kolay aklım yatmazdı.
Fabrikayı gezdikçe işçiler sağlanan imkânları, kolaylıkları gördükçe şaşırdım kaldım. Sıcak, lezzetli, kuvvetli bir yemek. Boyalarla uğraşanlara süt ve yoğurt, işçiler mahsusu hastane, kreş, kantin, alabildiğince geniş bir bahçe, Kantinin üstünde bir havuz. Havuzun içinde bir heykeltıraşın elinden çıktığını zannettiğim bronz bir heykel, bir kadın heykeli. İşçilerden birisi yapmış. Fabrikada bronz döktürmüş. Aman Allah’ım! Akademide bronza değil alçıya bile dökmek nasip olmaz. Bir de gazoz tezgâhı kurmuşlar. Geliri, işçilerin spor kulübüne veriliyor. Futbol takımları var. Denizli’de yaptığı maçlarda kimseden geri kalmamış.
İstanbul’da eşine az rastlanır bir boyda bir tiyatro salonu var. Geçenlerde ‘Soygun’u oynamışlar. Şehirde böyle bir salon olmadığı için bazı düğünler burada yapılırmış. Balolarda eksik değil. Benim tarihime üst üste iki tane düştü. Fabrika kuruluşunun 16. yılı iki balo ile kutlandı. Birisinde, fabrika işçileriyle aileleri, ötekinde şehirden gelen davetliler vardı. Birisinde yerli oyunlar oynandı, türküler söylendi. Ötekinde bol bol dans edildi. Her ikisi de geç vakte kadar uzadı.
Fabrika ailesinin toplantısında hiç görmediğim bir oyun oynandı. Bir tarafta Köroğlu türküsü söyleniyor, ortada iki kişi bu havaya uygun adımlarla bir koyun yüzüyorlar. Koyun dediğim de yere upuzun yatmış, kaskatı kesilmiş bir genç. Sıra koyun yüzmeye geliyor. Adamcağızı parçalamadan bir güzel şişiriyorlar. Seninki gayet güzel ölü taklidi yaparken biçarenin parçalarından içeriye bir bardak da bira dökmezler mi! O zamana kadar oyunun bütün kısımlarına büyük ustalıkla katlanan genç, yıldırım hızıyla doğruluyor. Bu kötü şakanın hesabını soruyor. Meğer oyun içinde bir başka oyun varmış.
Fabrikanın sanatçısı olan bir genç mikrofon başında hiç de bayat olmayan esprileri döktürüyor. Fabrikanın bülbüllerini birer birer, mikrofon başında şakımaya davet ediyor! Nazlanmadan geliyorlar. Kimi gazel söylüyor, kimi en ön moda caz havalarından birini… Kimi Köroğlu’na girişiyor. Kimi harmandalına. Sonra her sene bu gece çıkarılan Gıdı Gıdı balo gazetesi dağıtılıyor. İçerisinde gene fabrikalı çocuklardan birisinin yaptığı karikatürler var…”

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası hakkında çok önemli bir makalesi olan, Yard. Doç. Dr. Günver Güneş’in değerlendirmesi:

 “Fabrika birçok işlevinin yanında Cumhuriyetin temel kavramlarını halka tanıtan bir köprü olmuştur. Sümerbank bir fabrika olmasının ötesinde bir okul, bir eğitim kurumu, Cumhuriyet öğretilerinin yaşama geçirildiği bir alan olmuştur. Dünya üzerindeki herhangi bir şehirde kurulan bir fabrika, elbette o şehir üzerinde birtakım değişiklikler yapmıştır, Ama hiçbirisinin Nazilli Basma Fabrikası’nın Nazilli üzerinde yarattığı sosyal, kültürel, ekonomik değişimler kadar büyük sonuçlar yaratması mümkün değildir. Çalışanlara her türlü imkânı devlet eliyle verip onları ekonomik refaha kavuşturan bu fabrika, çalışanlarına yemek aralarında dünya klasiklerinden eserler okutup Beethoven dinletecek zevke ulaştırabildiyse, işte bu sözü edilen fabrikanın ne kadar değişik bir felsefeyle yola çıktığının ve bulunduğu yerin halkına neler kazandırdığının açık bir göstergesidir.”
1950’li yılların başında tıpkı yine cumhuriyetin dev eseri Köy Enstitüleri gibi bu fabrikalar da ışık saçmaktadır Anadolu’ya…
Düşünsenize, bu fabrikalardan Anadolu’nun her yanına dikildiğini; Edirne’ye, Manisa’ya, Konya’ya, Tunceli’ye, Diyarbakır’a… Türkiye ne duruma gelirdi! Bugün yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasal sıkıntılar yaşanır mıydı? En basitinden Türkiye’yi maddi ve manevi bakımdan her geçen gün biraz daha zora sokan “terör belası” olur muydu? Olsa bile bu boyutta olur muydu?


Atatürk'ün Dev Projesi: Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası Acılış Töreni



 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder